Göbeklitepe, insanlık tarihinin ilk yapılarını araştırmak için harika bir örnektir. Zira 12 bin yıllık geçmişiyle Gökbeklitepe tarihi, medeniyetin başlangıcına ışık tutmaktadır. Bu özelliği nedeniyle dünyayı derinden etkileyen Göbeklitepe tarihi hakkında tüm merak edilenleri ise bu rehberde derledik. Bu sayede Gökbeklitepe’yi ziyaret etmek ya da Göbeklitepe hakkında bilinenleri öğrenmek istiyorsanız, cevapları da beraber keşfedebiliriz.
Göbeklitepe nerede?
Göbeklitepe, Şanlıurfa’nın Örencik Köyü yakınlarında yer almaktadır. Şehir merkezine 18 kilometre uzaklıkta yer alan bölge, dünyanın bilinen en eski dini yapılarından birisidir. Bu özelliği nedeniyle, insanlığın yerleşik hayata geçmeden önce din olgusu ile tanıştığını kanıtlamaktadır. Önemi nedeniyle de UNESCO Dünya Mirası listesi içerisinde yer almaktadır. Günümüzde ziyaretçi kabul eden bölge, oldukça iyi bir şekilde korunmaktadır.
Göbeklitepe, adından da anlaşılacağı üzere bir tepe üzerinde yer almaktadır. 300X300 metrelik bir alanı kapsayan bölge, kurulu olduğu platodan yaklaşık olarak 15 metre yüksekliktedir. Bu nedenle çevreyi geniş bir açı ile izlemenize olanak sağlamaktadır.
Göbeklitepe T sütunları
Göbeklitepe, bir dizi yapının (dikilitaş) birleşiminden oluşmaktadır. T şeklindeki 10-12 adet arası değişen dikili taşlardan oluşan yapılar, yuvarlak bir alanı kapsamaktadır. Bu yapılar, üzerinde insanlara ve hayvanlara ait semboller (kabartmalar) de barındırmaktadır. Yapıların merkezinde, diğer taşlardan daha büyük iki adet taş yer almaktadır. Bu yapının bir bütün olarak bir mesaj ifade ettiği düşünülmektedir. Yapının (en iyi ihtimalle) bir toplanma alanı olarak oluşturulduğu düşünülmektedir.
Göbeklitepe esasen oldukça geniş bir alanı kapsamaktadır. Ancak kazı çalışmaları hala devam ettiği için, gün yüzüne çıkan bölge oldukça küçük bir alandır. Göbeklitepe tarihi bu nedenden dolayı henüz yeteri kadar aydınlatılmış değildir.
Göbeklitepe nasıl keşfedildi?
Ne yazık ki Göbeklitepe, başlarda önemi anlaşılamamış bir yapıdır. Bu nedenle uzun yıllar boyunca keşfedilmeyi beklemiştir. İlk olarak 1983 yılında bir çiftçinin tarlasını sürerken keşfettiği oymalı taş, Göbeklitepe’nin varlığı hakkında bilim insanlarına ilk sinyalleri vermiştir. Akabinde Alman arkeolog Klaus Schmidt’in 1995’te bu taşı incelemesiyle Göbeklitepe’nin değeri anlaşılmıştır. Bu dönemden itibaren Göbeklitepe alanında kazılar yapılmaya başlanmıştır. Ardından Amerikalı arkeolog Peter Benedict’in bir makalesinde Göbeklitepe’ye atıfta bulunması, bu yerin dünya genelinde de tanınmasına yardımcı olmuştur. Göbeklitepe tarihi konusunda bu gelişme, bölgedeki kazıların sayısını artırmıştır.
Göbeklitepe’nin sırrı nedir?
Elbette Göbeklitepe’nin gizemi tam olarak aydınlatılmış değil. Bu durum, bölge ve yapılar hakkında da şehir efsanelerinin doğmasına neden olmaktadır. Ancak Göbeklitepe kazılarından çıkan bazı bulgular, bizlere pek çok bilgiyi de vermektedir. Örneğin kazı alanından çıkartılan insan kafatası, kırılma ile oluşmayacak kadar düzgün kesilmiştir. Bu durum, kafatasının ilkel bir delgi aleti ile açıldığı izlenimi uyandırmaktadır. Sonuç olarak Göbeklitepe, ilk beyin ameliyatının yapıldığı yer olabilir.
Göbeklitepe hakkındaki bir diğer dikkat çekici durum, alanın bunca yıl nasıl korunduğudur. Sonuç olarak 12 bin yıllık bir yapının günümüze kadar çok iyi bir şekilde korunması akıllarda soru işaretleri uyandırmaktadır. En yaygın inanış, bu bölgenin insanlar tarafından bilinçli bir şekilde gömüldüğüdür. Zira yapılan kazılarda elde edilen sonuçlar da, bu bölgedeki toprak yapısı ile oynandığı izlenimi uyandırmıştır. Haliyle bölge hakkındaki gizemler de kazıların seyri ile şekillenmektedir. Bilinen en önemli şey ise, bu bölgenin insan medeniyetinin ilk yapıları arasında yer aldığıdır.
Göbeklitepe, esasen bir yerleşim yeri değildir. Zira yapı genel itibari ile bir toplanma merkezi işlevselliğinde oluşturulmuştur. Yaklaşık olarak 12 bin yıl önce yapıldığı düşünen yapıların, aradan geçen 4 bin yılın ardından terk edildiği düşünülmektedir. Bu nedenle yapının tek bir amaçla kullanıldığı ve sonrasında kaderine terk edildiği düşünülmektedir.
Göbeklitepe tarihi hakkında dikkat çekici noktalardan birisi de, kazılarda hala yeni sonuçların elde edildiğidir. Zira bu bölge tam anlamıyla keşfedilmiş değildir. Göbeklitepe’deki kazılar ilerledikçe, bölge hakkında daha fazla bilgi de gün yüzüne çıkmaktadır.
Göbeklitepe’nin önemi nedir?
Göbeklitepe, kurulduğu dönem ve yapısı itibariyle oldukça dikkat çeken bir yapıdır. Tahmini kuruluş yılı M.Ö. 11400 olan yapı, Çanak Çömleksiz Neolitik dönem aralığında kurulmuştur. Peki bu bilgiler ne ifade ediyor? En basit tabir ile, Göbeklitepe yapılarının o döneme göre fazla iyi olduğunu söyleyebiliriz. Zira bu dönem, insanların hala avcılık ile uğraştığı ve tam olarak yerleşik yaşama geçmediği dönemler arasındadır. Daha çanak çömlek yapamayan insanoğlu, usta bir işçilikle aslan ve insan motifleri oluşturmayı başarmıştır. İlk kentlerden birisi olan Çatalhöyük de bu dönem içerisinde oluşturulmuştur. Ancak Çatalhöyük’ün kuruluş tarihi, günümüzden yaklaşık olarak 9 bin yıl öncesine tekabül etmektedir. Bu haliyle Göbeklitepe, Çatalhöyük’ten daha eski bir yapıdır.
Göbeklitepe, yalnızca turistik bir bölge olarak değerlendirilemez. Zira bulunduğu genel coğrafya itibariyle de Göbeklitepe, insanlığın ilk yerleşim bölgelerine ışık tutmaktadır.
Göbeklitepe kazıları hakkında
Göbeklitepe kazıları, tarih öncesi dönemin büyük gizemlerini de ortadan kaldırmıştır. Örneğin, avcı-toplayıcı grubun kazılardan önce daha küçük ve ilkel topluluklar olduğu düşünülüyordu. Ancak kazılar sonrasında ortaya çıkan kabartmalar, aslında avcı-toplayıcı toplulukların daha gelişmiş bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Ek olarak bu toplulukların sosyal açından bakıldığında bile daha gelişmiş olduğu görülmektedir. Bu bulgular, bilim dünyasının da avcı-toplayıcı topluluklara olan bakış açısını derinden değiştirmiştir.
Göbeklitepe’de yapılan kazılara başkanlık eden Klaus Schmidt, bu bölgeden çıkan bulguların insanlık geçmişini daha da değiştireceğini belirtmektedir. Zira Göbeklitepe, kazılardan çıkan parçalara göre tarım toplumu tarafından değil, avcı-toplayıcı toplum tarafından kurulmuştur. Bu durum, avcı-toplayıcı grubun bir süreliğine de olsa avlanmaktan uzak kaldığını kanıtlamaktadır. Zira Göbeklitepe’de yer alan dikilitaşlar, hem yüzlerce kilo ağırlığındadır hem de uzak bir mesafeden getirilmiştir. Kazı başkanı Schmidt bu nedenden dolayı Göbeklitepe inşasında en azından 500 kadar insanın çalıştığını düşündüklerini ifade etmiştir. Bu noktada, avcı toplayıcı gruba dahil 500 kişinin bu yapıyı yaparken nasıl beslendikleri sorusu ortaya çıkmaktadır. Zira o dönemde, günümüzdeki gibi istifleme durumu yoktu. İşte bu çıkmaz, o dönemki insanların tarım toplumuna zorlandığını düşündürmektedir. Zira bir yapıyı inşa ederken aynı zamanda avlanacak kadar enerjiyi biriktirmek mümkün değildir.
Bu bilgileri desteklemek üzere, Göbeklitepe kazılarında ortaya çıkan hayvan kemiği parçalarını gösterebiliriz. Yüksek sayıda bulunan hayvan kemiği parçaları, Göbeklitepe’de oldukça yüksek sayıda hayvanın olduğunu göstermektedir. Bu bulgular, Göbeklitepe’de et tüketiminin de oldukça yüksek olduğunu göstermektedir. Hem ayinlerde kurban edilen hem de çalışanların ihtiyacını karşılayan hayvanlar, işte bu bulguların da tamamlayıcısıdır. Bu durum, arkeolog Ian Hodder’in de dikkatini çekmiştir. Bu nedenle kendisi, tarımdan önce “tarım kültürü”nün gelişmeye başladığını ifade etmektedir.
Göbeklitepe’de çıkan buluntular
Göbeklitepe’de yer alan dikilitaşlar, üzerinde pek çok kabartma bulundurmaktadır. Örneğin yabani sığır, tilki ve turna kabartmaları olan dikilitaşı gösterebiliriz. Aynı zamanda insan figürleri, el ve kol gibi kabartmalar da yer almaktadır. Bu kabartmalar, o dönem toplulukları açısından bakıldığında profesyonel bir çalışma olarak nitelendirilebilir. Zira her bir kabartma, günümüzde bile net bir şekilde anlaşılmaktadır.
Göbeklitepe’den çıkan buluntular sadece dikilitaşlar değildir. Aynı zamanda C ve D yapılarında da pek çok buluntu keşfedilmiştir. Bu yapılar, kasıtlı bir şekilde insan eliyle gömülmüştür. Ancak neden gömüldüğü bilinmemektedir. Gömülen yapılar arasında, insan ve hayvan kemik parçalarına da rastlanmıştır. Bu bulgular, Göbeklitepe’de insanların öldükten sonra gömüldüğüne işaret olabilir. Aynı zamanda insan yamyamlığına da işaret olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Her ne olursa olsun bu bulgular, o döneme ait insanların aslında zannedildiği kadar ilkel olmadığını bizlere göstermektedir. Göbeklitepe tarihi açısından bu durum, medeniyetin ilk izlerini de baştan aşağı değiştirmiştir.
Göbeklitepe’yi gizemli kılan buluntular ise, obsidiyen taşından yapılan aletlerdir. Bu aletlerde kullanılan pek çok taş, Bingöl, Kapadokya ve Van Gölü çevresinden getirildiği bilinmektedir. Bu nedenle Göbeklitepe’deki bilmecelerden birisi de, bu taşların buraya nasıl getirildiğidir.
Taş aletlerin yanı sıra, Göbeklitepe’de pek çok heykel de bulunmuştur. Kireçten yapılan heykeller çoğunlukta olsa da, totem benzeri eserlere de rastlanmıştır. 2011 yılında yapılan kazılardan birinde çıkan benzer figürler, bu totem benzeri eserlerin yaygın bir şekilde Göbeklitepe’de yer aldığını göstermektedir.
Göbeklitepe tarihi bu açıdan bakıldığında hala gizemini korumaktadır. Zira pek çok bulgu, güncel kazılarda keşfedilmiştir ve hala kazılmayan yerler bulunmaktadır. Ek olarak yabani buğday, badem ve yerfıstığı gibi bitkiler de kazılar esnasında keşfedilmiştir. Ancak bu bulgular, tarım toplumuna geçişin kanıtı değildir. Zira o dönemde tahılın evcilleştirildiğine dair herhangi bir kanıt yoktur. Kim bilir, belki de ileri zamanki kazılarda tarihin seyrini değiştirecek pek çok bulgu ortaya çıkarılabilir.
Göbeklitepe’ye nasıl gidilir?
Göbeklitepe tarihi hakkında bunca bilgiden sonra, bir de buraya nasıl gidilebileceğine göz atalım. Göbeklitepe bölgesine araçla yaklaşmak yasak. Bu nedenle bir noktadan sonra, yürüyerek devam etmeniz gerekmektedir. Ek olarak kazı alanları, her gün belirli saatler aralığında ziyaretçi kabul etmektedir. 15 Nisan ile 2 Ekim arası 08.00-19.00 saatlerinde ziyaret edebilirsiniz. 3 Ekim ve 14 Nisan arası tarihlerde ise 08.00-17.00 arasında ziyaret edebilirsiniz.
Eğer buraya toplu taşıma ile ulaşmak istiyorsanız, merkezden ulaşım sağlayabilirsiniz. 100 numaralı otobüse binerek, Örencik bölgesine ulaşabilirsiniz. Göbeklitepe kazı alanına direkt girişin yasak olduğunu ve platform üzerinden burayı ziyaret edebileceğinizi de hatırlatalım. Bu nedenle bu bölgeye yaklaşık olarak 1 saat kadar zaman ayırabilirsiniz. Zira görsellerde görünen o ufak alan dışında görebileceğiniz başka bir yer yoktur.
Göbeklitepe tarihi ve yeri hakkındaki bu bilgilere ek olarak, Göbeklitepe’nin Gaziantep merkezden araba ile 2, Diyarbakır merkezden 2,5 ve Mardin merkezden 3 saat uzaklıkta olduğunu da belirtelim.